Sonbaharla birlikte “Binbir Gece” fenomeni yine Türkiye’yi ekrana kilitledi.
Sonbaharla birlikte “Binbir Gece” fenomeni yine Türkiye'yi ekrana kilitledi. Bu rüzgara Elele dergisi de kayıtsız kalmadı ve dizinin “muhteşem dörtlü”sünü stüdyoda buluşturdu.
Çekim aralarında dizinin yeni bölümlerine dair tüyolar veren Tardu Flordun ve Ceyda Düvenci, “Bu sezon yan karakterler ağırlık kazanacak, çünkü onların su yüzüne çıkmamış hikayeleri var. Dördümüzün ilişkisiyle ilgili olarak da çok büyük sürpriz gelişmelerin yaşanacağını söyleyebiliriz” dedi. Halit Ergenç, “İnsanlar halden memnunken diziye bitirebilmek en iyisi. Sıkmadan bırakılması gerekir, yani tadını kaybetmeden” derken, Bergüzar Koral ile ekibe dair şunları söyledi: "Aralarında en tecrübesiz benim ve bu kadroyla birlikte olduğum için çok şanslıyım. Beni çok desteklediler."
Sonbaharla birlikte "Binbir Gece" fenomeni yine Türkiye'yi ekrana kilitledi
"Bir dizinin başarısı, çok bilinmeyenli denklem" diyor Halit Ergenç. Ne mutlu ki, o çok bilinmeyenli denklemi matematik profesörü gibi çözmüş bir ekibin parçası olarak konuşuyor... Dizinin gidişatını şansa bırakmayacak kadar akıllı bir yapım ekibi, iyi senaryo ve en önemlisi birbiriyle kulak memesi kıvamında uyum tutturmuş oyuncular var karşımda!
Gerçek samimiyeti yakalamış, arkadaşlık ve iş arasındaki çizginin kalınlığını iyi ayarlamış dört güzel insan... Onlar, üçüncü sezonunda hálá Türkiye'nin nefeslerini tutup izlediği "Binbir Gece"nin başkahramanları...
Tatil dönüşü stüdyoda buluştuğumuzda gördük ki biz de "dizileri gerçek sanan yurdum insanı" oluvermişiz... Hüzünlü bir Şehrazat beklerken bambaşka bir kadın bulduk karşımızda, adı Bergüzar. Uzun boylu, endamlı, güzel yüzlü ve -inanmayacaksınız ama- çok hareketli genç bir kadın... Tatilde tüm vaktini annesiyle geçirmiş. Halit Ergenç ise Tolga Örnek'le "Devrim Arabaları" isimli bir sinema filmi çekmiş, "On gün tatil ya yaptım ya yapamadım" diyor. Pek dinlenememiş galiba...
Bebek yapacak
Geçen ay kapak çekiminde bir araya geldiğimiz Ceyda Düvenci, hálá mutluluğunun tadını çıkarıyor, güzel güzel bakıyor, gelecek planları yapıyor. Şimdiden iki yıllık kalkınma planını oluşturmuş bile, hem de arada bir sürpriz var: Bebek!
"Binbir Gece benim için kariyer anlamında büyük bir sıçrayış oldu, beni oyuncu olarak da iyi bir yere taşıdı. Dizi bittiği zaman biraz dinlenmeye ve yüzümü dinlendirmeye ihtiyacım var. Ve bu arada da bir çocuk yapmayı düşünüyorum. Oyunculuğa ara verdiğim zaman sunuculuk yapacağım. 2010 yılında güzel bir işle tekrar ekranlara döneceğim" diyor.
Bunları anlatırken, John Lennon'ın veciz cümlesini hatırlatıyor: "Zaten hayat plan yaparken başımıza gelenler ya..."
Sürpriz gelişmeler !
Biraz ipucu istiyorum yeni sezonla ilgili. "Heyecanlı bir sezon olacak", "Güzel gelişmeler var", "Değişik bir heyecan" gibi cümleler kuruyorlar, sıkılıyorum. Ne yapsam da bir iki cümle ağızlarından kaçırsalar derken, Tardu Flordun ve Ceyda Düvenci biraz çözülüyor:
"Biraz ipucu vermek gerekirse, bu sezon yan karakterler ağırlık kazanacak, çünkü onların henüz su yüzüne çıkmamış hikayeleri var. Dördümüzün ilişkisiyle ilgili olarak da çok büyük sürpriz gelişmelerin yaşanacağını söyleyebilirim."
Yine "sürpriz gelişme" noktasına gelince pes ediyor, diziyi sormaktan vazgeçip hayat-memat meselelerine geri dönüyorum.
Sonra Ceyda, "Bennu çok mutsuz bir hamile. Bilmiyorum bir insan bu kadar mutsuz bir hamile olursa sonuç ne olur. Bilmiyorum artık!" diyerek içime kurt düşürüyor, küçük bir ipucu almış olmanın mutluluğuyla rahatlıyorum ve esas merak ettiğim meseleye geçiyorum: Ne oldu da bu dizi gündemimize oturdu? Onlarca dizinin bir kalemde silinip atıldığı kaygan bir zeminde dimdik ayakta durmayı nasıl başardı?
Ahlak meselesi
Tardu Flordun dizinin patlamasını toplumumuzun en hassas olduğu konulardan biri olan "ahlak" çerçevesi etrafında örülen bir senaryoya sahip olmasına bağlıyor. "Ülkemiz insanı için söz konusu olan değer yargıları -özellikle de ahlak meselesi- işin içine girince memleket meselesi durumuna dönüşebiliyor. Çok ciddiye alıyoruz galiba dizileri, gerçek sanıyoruz... Bu kadarının doğru olmadığını düşünüyorum" diyor.
Ceyda Düvenci, "Tesadüflere ve iyi şansa bırakılmış, hesapsızca süren bir dizi değil bu. Ayrıca iş ve özel hayat arasında net bir çizgi var hepimizde. Hepimiz iyi arkadaşızdır ama özel hayatlarımızda her dakika görüşen insanlar değiliz. Zaten öyle olmamalı da" diye başarılarının sırlarını kendi penceresinden sıralıyor.
Tadında bitmeli
Halit Ergenç, dizinin nasıl bitmesi gerektiğiyle ilgili çok yerinde bir saptama yapıyor: "Ben hayatın her anında tadı damağımda kalan şeyleri severim; umarım dizide de böyle olur. İnsanlar halden memnunken bitirebilmek en iyisi. Sıkmadan bırakılması gerekir, tadını kaybetmeden" diyor.
Kimse dizinin bitmesini istemiyor ancak sakız gibi uzamadan, suyu çıkmadan nokta konulması gerektiğine inanıyorlar. Bergüzar Korel bu dizinin hayatını, duygu dünyasını nasıl da değiştirdiğini anlatıyor: "Sırf şöhretten dolayı insanların beni sevmesinin ya da nefret etmesinin hayatımda yeri yok. Tabii ki dizinin hayatımda büyük etkisi oldu, büyük duygusal çöküntüler de, mutluluklar da yaşattı, ama açıkçası en değişmeyen şey korku. Çok hızlı yükseldiğinizde çok hızlı düşebilirsiniz. Her adımımı sorgulamak zorundayım. Aralarında en tecrübesiz benim ve bu kadroyla birlikte olduğum için çok şanslıyım, çok desteklediler beni..."
Sivri kadın olmam
Herkes kendi canlandırdığı karakterden pek memnun. Özellikle de Ceyda Düvenci. "Şu saatten sonra herhangi bir dizinin kötü karakterini ben canlandırmam. Böyle bir riske girmem... Oynadığım rollerden dolayı oluşan 'ailemizin kızı' imajını, ailelerin, kadınların beni sevmesini, eşlerini kıskanmamalarını çok seviyorum. Bunu bu saatten sonra bozmak istemem. Diziler o kadar ciddiye alınıyor ki 'kötü kadın', 'sevilmeyen sivri kadın' imajı, benim günlük hayatımda da özel yaşantıma da yansır, mutsuz olurum" diyor.
Tardu Flordun ise oyunculuk anlayışıyla ilgili tam aksini söylüyor. "Bana kalırsa bizim topluma örnek olmak gibi bir misyonumuz yok. Çünkü gerçek hayat böyle değil. Katı kurallarla kendini sınırlayan oyuncuların oyunculuklarını da sınırladığını düşünüyorum. Ben hep Kerem olursam, 'herkese örnek cici çocuk' rollerinde takılır kalırım ve bu oyunculuk adına istediğim bir durum değil. Her şeyi oynayabilmeliyim... Oyuncu kendini sınırlamamalı" diyerek kendi anlayışını özetliyor...
Herkesin perspektifi başka ama kırmızı kanepede objektifimize bakan bu dört isim aralarında şahane bir kimya tutturmuş. Birbirlerine dokunmaları, göz kontakları, muhabbetleri o kimyanın perçini...
"Keşke herkes bu kadar sahici olsa" diyor, mutlu mutlu vedalaşıyoruz...
Melika Karakartal /Elele Dergisi